28 Ekim 2009 Çarşamba

ATAMIZIN SÖZÜ VE CUMHURİYET BAYRAMINA ÖZEL BİR FIKRA...

ATAMIZ BAKIN NE DEMİŞ ?

CUMHURİYET YÖNETİMİ
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Saygıdeğer Üyeleri!
Büyük Millet Meclisinin hayırlı ve bereketli elinin, Türk milletinin geleceğini yönetmeye başladığının beşinci senesini kutluyoruz. Bu vesileyle yüksek heyetinizi saygıyla selâmlarım.
Geçen sene Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin gerçek arzularına uygun olarak devlet şeklini Cumhuriyet olarak kararlaştırdı. Cumhuriyet yönetimi, ülkemizin en uzak köşesine kadar büyük bir heyecanla ulaştı, kabul gördü. Millet; cumhuriyetin,Türk vatanını asırların kötü yönetiminden kurtaracak ve ülkeyi lâyık olduğu gelişme seviyesine ulaştıracak yegâne yönetim şekli olduğunu anladı. Millet, cumhuriyetin şu anda ve gelecekte her türlü tehlikeden korunmasını talep etmektedir. Milletin talebi, cumhuriyetin denenmiş, sınanmış ve olumlu sonuçları alınmış bütün esaslara bir an evvel ve tam anlamıyla geçilmesi şeklinde ifade edilebilir. Yüksek Meclisin büyük bir önem vererek uğraştığı teşkilâtı esasiyede (Anayasa'da), milletin talebini karşılamak hepimizin görevidir. Diger taraftan, hükûmetin görevi, gelişmiş ve medenî yönetimin bütün gereklerini anlaşılır ve çok hızlı bir şekilde ülkemizin tamamında uygulamak, aksaklıkları gidererek geliştirmektir.
Görevimizi, milletin arzularına uygun olarak yapabilmeyi bütün gönlümle temenni ederim.

Mustafa Kemal ATATÜRK
1 Mart 1924
Alıntı yeri.Tık..
VE

CUMHURİYET BAYRAMI FIKRA
Sabah kahvaltıda kadın;
"Eminim, sen bugünün ne olduğunu hatırlamıyorsun bile" dedi..
"Tabii, hatırlıyorum" dedi adam... Çıktı, gitti.
Öğleye doğru kapı çalındı.. Çiçekçi çocuk harika bir kırmızı gül buketi bıraktı...
Az sonra kapı tekrar çalındı, bu defa köşedeki pastanenin çırağıydı gelen... Kocaman bir çikolata kutusu bıraktı gitti. Öğleden sonra gelen kutudan da, olağanüstü güzel bir elbise çıktı..
Kadın kocasının dönmesini zor bekledi ve daha kapıda boynuna sarıldı..
"Önce çiçekler, sonra çikolata ve sonra da elbise.. Seni çok seviyorum hayatım, bu hayatımdaki en güzel Cumhuriyet Bayramı..."
Adam: "Hadi beeeeee!"

23 Ekim 2009 Cuma

DOĞUM GÜNÜ



Yıllar geçiyor...Sanki o anı yeniden yaşıyorum...Bu gece yatağa yattım.düşünüyorum...

Duygularım,düşüncelerim çok karışıktı.Sabaha kadar uykusuz geçen saatler ve hastaneye gitmeden önceki son hamilelik namaz kılışım ve dualarım...
Hastane yolunda,kapısında ve odamdayım evet dün gibi aklımda....
Saat 09:50 yeşil ameliyat kıyafetlerimle ve başımdaki boneyle sezaryen ameliyatı terhicimle sedye üzerindeyim...
Canım anneme ve eşime hamile, hamile son bakışım( ameliyata giren ürkek çocuk gibiyim vedalı bakışlar)
Aaah dün gibi hepsi aklımda ameliyathanedeyim buz gibi heryer dondum...Hemşire benimle konuşuyor tebrik ederim sezaryeni tercih ettiğin için gibi teselli sözcükler kullanıyor. Ama panik,evhamlı ve vesveseli olan halim gitmiş; gayet sakin ve hoş sohbetteyim...
Manda kadar saat karşımda 10:00 'u gösteriyor ve ameliyat masasına yatıyorum...Gençten bir asistan (erkek) bantlar yapıştırıyor ve serum yeri için iğne hazırlıyor bir yandanda sohbet ediyor.
Bense bir dakika duamı edeyim diyorum başlıyorum Allahu la ilahe....
-Hazırmısın? diyorlar...
-Hazırım diyorum. Ay durun diyorum ebelere bakıyorum ve bebeğin göbeğini keserken adını İBRAHİM koyun diyorum...
Gülümsediler...
-Tamam dediler...
-Hazırmısın?
-Hazırım diyorum ve asistan narkozu verirken 10 a kadar say diyor...
-1,2,3,4 her yer karanlık....
.....
.....
Neler oluyor derinlerden sesler geliyor ve ismimi sayıklıyorlar...Gözkapaklarımı ağır ağır açıyorum ben nerdeyim derken bir hemşire ve yanında annemmm...
O an şuurum yerine yavaş yavaş geliyor;hastane odasındayım bir bebeğim oldu ve ben ağrı çekiyorum...
- Nasılsın? diyen soran hemşireye;
-Ağrı var diyorum bebeğim nasıl ?
-Çok ama çok güzel bir bebek diyorlar...
Ve bebek kapıda tereddütlüyüm bakmakta...
Ve evhamlar yine sardı beni her yönden acaba nasıl?
Ve kalbim yerinden fırlayacak;binbir duygular beynimde...
Ve bir bakış kiii bu benim bebeğim mi? Nasıl olur Allah'ım bu bu bu çok güzel bir melek...
O günü unutamam yavrum zamanla senin her halin, hareketlerin,düşüncelerin en çok da konuşmaların bana hayat kaynağı oldu.
Sen benim herşeyimsin, dünyamsın,iyiki varsın, iyiki doğdun...
SENİ HERKESTEN ve HERŞEYDEN ÇOK SEVİYORUM...
İYİ DOĞDUN...
.....
.....
RABBİM DİLEYEN,İSTEYEN HERKESE EVLAT NASİP ETSİN...DUALARIM SİZİNLE...
NOT: Emre'nin doğum günü GeCe teyzenin bu tarafa gelmesiyle çarşamba akşamı yapılmıştır...Bu resimler o akşamdandır...Kurabiyelerle çok uğraştım ama pişerken şekiller değişmiş:((
Ben gidiyorum...Hepinize iyi geceler..Nereye mi?

Hüngür hüngür ağlıyorum bir bardak su içmeye....
Kurabiyelerin şekilleride bozuldu zaten:))
Ay pastanın mumsuz halini koymuşum:))





20 Ekim 2009 Salı

MİM


Sevgili Cansuderecik beni mimlemişti çoook uzun zaman oldu hatta hatun gezmelere gitti geldi; ben hala mimi yanıtlayacağım:)

Sevgili ceydam gecenin 2 sinde beni hu huuuu nerdesin cicim diye çağırmasa hala gelemeyecektim:)))

Çok işler, az vakitler

Zıp zıp zıplayan sinirler

Paşanın yüzünden

Bendeniz; bloglara giremediler...(şimdi uydurdum;beğenmiş gibi yapınız.)

Neyse geleyim mime,yoksa yazılar uzaaar gider lastik gibi.

MİM:

1-En sevdiğiniz 3 çiçek ismi???

Cevap veriyorum: gül, nergis, ayçiçeği

2-Gerçekleşmesini istediğiniz 3 hayaliniz??

Güzel bir iş, Emre'nin sünnetinin istediğim gibi olması, uzak diyarlara tatile gitmek.

3-En sevdiğiniz ve en sevmediğiniz 3 huyunuz??

Sevdiğim: .Altıncı hissim kuvvetli olması,hareketli kıpı kıpır olmam, saygılı seviyeli dürüst olmam.

Sevmediğim: Çok ama 3 tane yazmalıymışım.

Herşeyi kafaya takıp kendimi yiyip bitirmem, panik yapmam, insanlara olduğundan çok değer verip güvenmem...

4-Gıcık olduğunuz 3 hareket; Çok ama tamam 3 tane:

Biri ;başkasını kötülesin dursun,sonra o kötülediği kimseyle karşılaşıldığında ay canıııım nasılsın; hiç birşey konuşmamış gibi yüzüne baksın ay delirtir beni. Dedikodu.

Yollarda dengesiz erkeklerin ellerinin rahat durmaması;

Yalan söyleyen insandan nefret ederim.

5-Bu benim bu güne kadar olan en kara günümdü,dünya başıma yıkıldı ve bir daha ayağa kalkamam diye düşündügünüz olay??

Bu kadar kötü olacak bir durum yaşamadım allaha bin şükür.

Darısı bu mimi cevaplamak NesTal in başınaaa...Cevaplamayan varsa sizlerde alabilirsiniz.Şimdilik Hoşçakalın ben gidiyorum.

Ders çalışmaya.





13 Ekim 2009 Salı

Çok Erkekimsi Bir Fıkra...‏


Yeryüzündeki herkes ölür ve Tanrının huzuruna çıkarlar... Tanrı buyurur: 'Erkekler iki sıra olsun, bir sırada karıları tarafından yönetılen erkekler, diğer sırada karılarını yöneten erkekler. Bütün kadınları cennete aldım, onlar meleklerle birlikte ayrılsınlar şimdi.' Kadınlar gittikten sonra Tanrı erkeklerin karşısına geçer. Karıları tarafından yönetilen erkeklerin sırası kilometrelerce uzarken, karılarını yöneten erkeklerin sırasında sadece bir adam durmaktadır. Tanrı uzun sıradakilere hışımla bağırır: 'Kendinizden utanın! Sizi bu dünyada güç ve iradenin temsilcisi olarak yarattım! Şuraya bak, hepiniz güçsüz, karaktersiz yüzlerce kilometrelik sıra olmuşsunuz... Şu tarafta tek başına gururla dikilen kuluma bakın ve ondan ders alın!' Ve ona dönerek; 'Anlat bunlara kulum sen ne yaptın da karılarını yöneten erkekler sırasında tek oldun?' Adam cevap verir: 'Bilmem... Karım bana burda durmamı söyledi!..'

5 Ekim 2009 Pazartesi

Bir Nefes Özgürlük


"Ya ne müthiş bir yiğitmiş o ölümün ininden bizi tek başına çıkardı. Üstelik o çirkin sesi de son anda öyle güzelleşti ki, aynı kız gibi konuştu." Üçü göz göze gelmişti. Rasim Binbaşı onlara öyle bir bakışla baktı ki, her ikisi de onun bir şeyler bildiğini anladılar. Birce aralıklı sıralanmış çam ağaçlarının arkalarından kâh durarak kâh gizlenerek aniden onu ağaca kıstırıp dudaklarından öpmüştü. "Aslında mavi gözlü yiğitliği güzelliğine karışmış bir sevgilim var. Ona söylemezsen seninle de idare ederim dedeciğim" "Ah Ödümü kopardın Birce sen camın önünde değil miydin? Buraya ne vakit geldin?" "Biraz daha soru sormaya devam ederse değil, binbaşımın ömrü beni sevmeye, dudaklarımdan öpmeye bile yetmeyecek. Soruları ben soracağım, burada ne yapıyorsun Binbaşım? Müfrezeden mi kaçtın?" Ölüm ve ayrılıkların savaşlarla iç içe geçtiği yaslı günlerde İzmir'e de kan damlıyordu. Öğretmen adayı genç bir kız bir köy meydanında bende varım diye haykırdığında kimi gözler öfke dolu kimi gözlerde şaşkınlığın ötesinde büyüleniyordu..
Bu kitap elime geçtiğinde; 544 sayfa olduğu için bunu nasıl okurum diye düşünmüştüm.Aslında benim gibi sayısını bilemediğim yüzlerce kitap arasında bunu düşünmemem gerekirdi...1 Hafta gibi bir süre onca iş ve Emre'yle koşturmacanın arasında okudum... Aslında 1 hafta uzun süre belki ama kitabın hem bitmesini hemde bitmemesini istiyordum...Mutlaka okumalısınız...Cephelerdeki yaşam, savaş,ölümüne kıyasıya mücadele ve Aşk...
Cephelerdeki muhteşem kadın-ların görevleri...
Gerçek yaşanmış hikaye; onlara haklarımızı nasıl ödemeliyiz..
Teşekkürler Melek AKÇİÇEK...

2 Ekim 2009 Cuma

yahya babanın pilavı‏


Maillerime bakıyordum.Mailler arasında bu ibret verici hikayeyi gördüm, duygulandım ve çok beğendim...Buyrun sıkılmayacaksınız...


Yahya Baba II. Bayezid zamanında Edirne Bayezid Külliyesi'nin aşçılarından biridir. Arkadaşlarına hoşaf , kebap , sebze, bakliyat pişirir. Ama onun ihtisası pilavdır. Mübarek işe girişti mi ibadet ettiğini sanırsınız. Pirinçleri salâvat getire getire ayıklar yağını tekbirlerle eritir. Tuzunu Besmele ile suyunu Fatiha ile salar. Zaman zaman gözünü yumar enbiyayı evliyayı aracı yapar Allah'tan bereket arzular. Onun pilavı herkese yeter hatta artar. Ancak o tek pirinç tanesine bile kıyamaz artanı Meriç nehrine atar. Balıklar onun geleceği saati bilir köprübaşında toplanırlar. Kilerci bakar pilav artıyor pirinci aşçıya az vermeye başlar. Ama Yahya Baba bir kere bile 'Bu pirinç yeter mi bile' demez. Kilerci şaşkındır. Her gün pirinç miktarını biraz daha kısar ama pilav azalmaz aksine çoğalır. Yine herkes doyar Meriç'in balıkları bile nasibini alırlar. Kilerci bunu izah edecek tek kelime bilir: Bu bir keramet! Çok dener ve emin olunca padişaha çıkar: -Bu Yahya baba boş değil sultanım der hâlbuki biz ona amele muamelesi yapıyoruz. Beyazid-i Veli gönül ehlidir ve aşçı ile tanışmak ister. Kilerci ile plan yaparlar. O gün Yahya Baba çok az hatta gülünç denilecek kadar az pirinç verilir. O her zamanki gibi okur âlemlerin Rabbi'nden Halil İbrahim bereketi diler. Pilavı çok lezzetli olur üstelik kazanlara sığmaz. Yahya Baba artanları yine yüklenir Meriç'in yolunu tutar. Tam kepçeyi daldırıp balıklara atarken padişah ortaya çıkar: -Ne oluyor bre der. Yoksa devlet malını israf mı edersin? Yahya Baba tutulur kalır. Ancak balıklar birden kafalarını sudan çıkarıp: -Ayıp olmuyor mu Sultanım derler. Koca devletin artığını bize çok mu görüyorsun? Yahya Baba kerameti ortaya çıktığı için öyle mahcup olur ki anlatılamaz. Utancından secdeye kapanır Allah'a sığınır. Bayezid-i Veli onun kalkmasını bekler ama geçmiş ola... Mübarek çoktan ruhunu teslim edip kavuşmuştur rahmet-i Rahmana.

1 Ekim 2009 Perşembe

SEVGİ SÖZLERİ VE DAVRANIŞLARI



Pek çok anne baba, çocuklarına onları sevdiklerini söylemeye ve ayrıca göstermeye gerek olmadığını, onların bunu zaten bildiğini düşünür. Ne yazık ki “Ona yemek yapıyorum, istediğini alıyorum, o bunlarla onu sevdiğimi görüyor” diye düşünen anne babalar çok. Oysa çocuklar, anne babalarından sevgi söyleri duymayı ne kadar çok ister, bunu sabırsızlıkla bekler.Anne babasının onu öpmesi, kucaklaması, ona sarılıp başını okşaması da sevgi sözleri kadar gereklidir. Çocuk, bu sözleri duymazsa ve anne babası ona sarılıp öpmezse ne yapılırsa yapılsın “acaba annem babam beni sevmiyor mu?” diye endişe yaşar.
Anneler zaman zaman sevgi sözleri söyleyip çocuklarına sarılır ama pek çok baba, çocuğuna sevgisini göstermekten, ona güzel sözler söylemekten, onları kucaklamaktan da kaçınır. Anneleri de baba kızmasın diye gizli gizli yapar bunları. Bazı yörelerimizde, bazı ailelerde bu yaklaşımların ayıp olduğuna, öpülen kucaklanan çocuğun şımaracağına, iyi bir kişilik geliştiremeyeceğine inanılır. Bu inanç olmasa bile o daha küçükken gösterilen sevgi davranışları büyüdükçe buna benzer nedenlerle azalır. Çocuk, zaten sevildiğini bilir diye sözlerle, davranışlarla göstermeye gerek duyulmaz sevgiyi.


Oysa bunlar, her insan için olduğu kadar hatta daha çok çocuk için de olumlu etkileri olan, onu istenmeyen durum ve davranışlardan koruyan yaklaşımlardır. Babasından duyacağı sevgi dolu sözler çocuk için mücevher gibidir. Çiçeklerin bile severek sulandığında daha güzel açtığı akla getirildiğinde bu sözlerin çocukların kişiliğinin gelişiminde ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır.
Bu sözler ve yaklaşımlar, onun özgüven sahibi, kendini, herkesi ve herşeyi seven, doğru kararlar alan, mutlu bir kişilik geliştirmesinin anahtarlarıdır. Tam tersine anne babasından sevgi dolu sözler duymayan çocuklar, hem kendisiyle hem de çevresiyle barışık olmayan, çevresindeki insanları, arkadaşlarını sevmeyen, onlarla geçinemeyen kişiler olmaktadır.
Araştırmalar, annesinin emzirme dışında sarılıp kucaklamadığı, öpmediği bebeklerin daha çık hastalandığını kanıtlamıştır. Yine okula giderken öpülmeyen, kuru sözlerle uğurlanan çocukların dikkatini toplayamadığı, başarılı olamadığı, iyi arkadaşlıklar kurup sürdüremediği, buna karşın öpülüp sarılarak, başı okşanarak okula yollanan çocukların dikkatinin dağınık olmadığı, derslerde ve aktivitelerde başarılı olduğu, arkadaşlarıyla iyi geçindiği de araştırmalarda saptanmıştır.
Sevgi sözleriyle ten temasının çocuk üzerindeki olumlu etkisi şöyle gerçekleşir:
Bir çocuk sevildiği, sevgiyle dokunulduğunda halk arasında mutluluk hormonu olarak bilinen, çikolata yenince de salgılanan Seratonin hormonu salgılanır. Bu sayede kalp atışlarını düzenler, kasları rahatlatır, stresi ve gerginlikleri azaltır. Tüm bunlar, ruhsal olarak çocuğun kendini rahatlamış, iyi hissetmesini sağlayıp mutluluk duymasına yol açarken bedensel olarak da sağlamlığını, hastalıklara karşı bağışıklığını artırır. Onun kişiliğini de olumlu yönde şekillendirir.
Yalnız çocuklar için değil her yaştaki insan için aynı sonucu veren bu yaklaşımlar, davranış sorunlarının giderilmesinde, ruhsal tedavilerde uzmanlar tarafından önerilmekte, bu tedavilerde Seratonin’in meydana getirdiği değişiklikleri yapacak ilaçlar kullanılmaktadır. Yani sevgiyle dokunuşlar, öpücükler her şeyin ilacı.
Ona sevgi göstermeden, sevgi sözleri söylemeden kuru kuruya dokunmak, sarılmak, tek başına yeterli değil, Sevgi sözleri, sevgi dolu bakışlar ve dokunuşlar, güzel sohbetler ve uygun eleştiriler birbirini tamamlar.
Çocuğu öpmek, ona sevgiyle sarılıp kucaklamak ayıp değil, neden ayıp olsun ki? Ona hiçbir şeyin sunamayacağı güzellikleri, yaşatamayacağı duyguları yaşatır, büyüdüğünde başarı, sorumluluk sahibi, sevgi, saygı dolu, çocuklarını iyi yetiştiren bir birey olmasına yardım eder, zaten tüm anne babalar bunu istemiyor mu?
Bu yüzden mümkün olduğunca onları çok sevdiğinizi, sizin için değerli olduğunu söyleyin, bunlarla yetinmeyin “bu elbise sana çok yakışıyor, yemeğini ne güzel yedin, benim tatlı kızım, yakışıklı oğlum, seninle gurur duyuyorum” gibi pek çok sözü her fırsatta söyleyin. Hatta bunu günün her anında yapın. Sabah onu uyandırırken “hadi kalk artık” değil de “güzelim sabah oldu, kahvaltıya bekliyorum canım” deyin.
Bizler de istemez miyiz ailemizden, sevdiklerimizden böyle sözler duymayı?
Anne baba olarak çocuğunuzla birlikte sohbet etmeniz, oyunlar oynamanız, yerlerde yuvarlanmanız onun için sevgi davranışlarıdır. Bunları yapmaktan kaçınmayın, çalışan bir anneyseniz çocuğunuz okuldan gelince onu arayın ama bu görüşmede sadece “sakın bir kaza çıkarma, otur güzelce dersini çalış” şeklinde olmasın, onunla her konuda konuşun, babalar için de aynı durum söz konusu. Akşam eve gelince onunla geçireceğiniz kısa bir zaman bile ona sevginizi hissettirir. Onu okula gönderirken ve okuldan gelince ona sarılın, güler yüzle karşılayın. Baba olmak sadece büyüklük taslamak, güç göstermek, kaşları çatıp bakmak değildir. Bir baba olarak çocuğunuzu sevdiğinizi ve ona saygı duyduğunuzu gösterin ki çocuğunuz da aynı duyguları size karşı duysun ve göstersin.
“Çocuklarınızı çokça öpün! Her öpücük karşılığında cennette bir derece alacaksınız.Hz. Muhammed (s.a.v.)


SONUNDA....


Merhabalar; öncelikle kardeşim gece ye şablon süprizi için tekrar teşekkür ederim.

Okullar açıldı ; okula giden anneler ve çocuklar telaşeniz nasıl tatlı mı?

Emre 2.sınıfa gittiği halde 3 gün beni yedi bitirdi. Okula gitmek istemiyorum diye zırladı durdu. Konuştuk, düşündük; sorun yok ne okulla ne de öğretmenle... Ve en sonunda senin sorunun psikolojık dedim. Evden çıkamayan çocuk ve zorla gitmek zorunda kaldığı yerden de gelmek istemeyen çocuk bu...

3.günü akşamı Bismillah okuldan çıkıyoruz (tabi her okuldan çıkışta; mutluyuz,keyifliyiz o ayrı mesele)

Anne okula bir daha ne zaman gideceğiz dedi..Nasıl yani dedim.Yarın tabiki 12:30 (bende yürek pır pır etmeye başladı gene vızırdayacak diye düşünürken)...

Of keşke şimdi yarın olsaydı dedi...

BEN SENİ NE YAPAYIM:)))

O gündür bu gündür keyifliyiz ama tam okula giderken gene anne ben senden ...

Sakınnnnn...seni gidi seni; hiç bana ayak yapma dı di du diye ben burdayım 5 saat ayrıyız...Beni bırakın da DİNLENEYİM..Ayyy..

Ödevleri yaparken geçen sene çektiklerimi çekmemek için ilgisiz kalmaya çalışıyorum.Geçen sene su içmek için dahi yanından kalktığımda kalem bırakılır benim onun yanına oturmam beklenirdi..Ayyy..

Bu sene yanındayım ama eskisi gibi ilgilenmiyormuş gibi davranıyorum; sadece düşünmesini sağlayarak ödevlerini yapmasına yardım ediyorum. Beyefendi çok kıvrandı ama bunu yapmak zorundayım:P

Okuduğunu algılayıp, sorularını çözmek zorunda ve yardım istediği zaman ediyorum.

Bu sabah bir ders yapıyoruz Boşluk alanlar doldurulacaktı ;şuna bir bakın...

Metinde; Okulum neşe yuvası çünkü...................................................... DERS YAPIYORUZ .........

Okulumu .................................... DERS YAPTIĞIMIZ ............için seviyoruz.

Güldüm hemde çok.Dedim sen dersi sevmiyorsun bence yalan bu...

Hayır anneee ben ders yapmayı çok seviyorum ama evde değil okuldaaaaa...çok zevkli okulda ders yapmak:)))

Hareketlerine baktım hakikaten hiç yalan söylemeyen Emre yine yalan söylemiyordu...

Şu an içim bir hoş; mutluyum derin bir ohhhhhhhhh çekiyorum yarabbim bugunleri de görecekmiydim:)))Ay yaşlandıracak bu beni..DARISI TÜM DOSTLARIMA....

Beeennn gi-di-yo-rum:)))

aynen kahve yapıp içmeye.....