30 Mart 2009 Pazartesi

ÖRNEK ÖĞRENCİ



Birkaç haftadır paşanın öğretmeni; çocukları motive etmek için haftalık örnek öğrenci seçimini başlatmıştı...İlk iki hafta kız; örnek öğrenci seçildi. Bu haftada paşa ve sıra kız arkadaşı örnek öğrenci seçildiler...oğluşum tüm erkeklerin ilk örnek öğrencisiydi...


Seçimler bitti hayırlısı olsun bu 3 günlük tatil çocuklara yaradı. Paşanın keyfine diyecek yok...Yine beni yıldıran soruları ve herhangi bir konulara esprik cevapları...


- Eşek arıları neden bal yapmaz ?


- Yarış arabaları her yarışta neden benzin dolduruyor ve lastikleri neden değişiyor?


- Balıklara verilen ad nerden geliyor neden o isimler verilmiş?


Balina, köpekbalığı, çekiç balığı gibi...


şu an aklımda bu kadarı kaldı şimdi esprik cevapları;


- Çoraplarını ayağından çıkaran paşaya sordum..


'' Oğlum niye çoraplarını çıkarıyorsun? Sıcakladın mı?''


Cevap: Evet LAV oldum LAAVVV...


- Geçen akşam mısır patlattım; '' oğlum mısır yiyecek misin? ''


Cevap: Tabi anne mısırın bensiz tadı olmaaaazzz...


- Uykudan uyanınca ilk işi mutlaka su içmek olan paşa;


'' Baba kalk bana su getir. '' dedi. Babası git kendin al dedi...(bir kaç defa bu sözler söylendi) ve


Cevap: benim dükkanımda su kalmadı git getirrrrr...:)))


Bazı günler beni sinir ediyor ve sert davranıyorum ve bana ilginç bir şekilde şantaj yapmaya başladı...Seni öğretmenime söylerimmmm...


Bak kerataya; beni öğretmeninden daha mı çok seviyor ? acaba diye düşünmeden de edemedim...


Geçen aya kadar okula hiç gitmek istemiyordu sebebini geç de olsa bulmuştum...Öğretmeni otorıter bir bayandı ve çok yaramazlara bağırıyordu..Bu yüzden etkileniyor ve kendisine de bağıracak diye korkuyordu..Bunu anladığımda paşayla oturup; öğretmeninin durumunu ve paşanın sınıftaki durumunu konuştuk...Ona hak vermesini ve onun yerinde benim veya başka birinin olması durumunda nasıl davranabileceğini düşündük...Yakın çevremizden bazı kişileri öğretmen yaptık:)) O günden sonra o kadar rahatladı ki; okula sevinçle gidiyor , teneffüslerde yağmur çamur demeden bahçede oynuyor...Hatta sınıfının yolunu uzatarak okulun koridorlarında boydan boya geziyor...Bu tür durumlar; toplumda sakin olan oğlum için ve benim için çok iyi gelişmelerdi...Hatta bir gün ileri gidip; sınıf başkanı olmamasına rağmen konuşanları yazıp öğretmenine vermiş...


Artık kendinide savunmaya başladı ona zarar verenleri şikayet edebiliyor..Gönlüm rahat çünkü öğretmenini çok seviyor...






26 Mart 2009 Perşembe

KENDİ KENDİNİ MUTLU ETMEK ..MİM..


Kendime bu ödülü layık gördüm:))maksat mutlu olmak değilmi? kendime hediye ediyorum...
Kendi kendini mutlu etmek
Uzun zamandır yapmak isteyipte yapamadığı bir şeyi, elde etmiş olduğu başarıdan sonra yapma durumları. Oldukça zevkli, dört köşe durumlarıdır.Delice alışveriş yapmak,bir sürü aburcubur alıp film izlemek,keyif banyosu yapmak,en sevdiğin yemeği yemek vs vs gibi çeşitli şekillerde yapılan,insanı zevkten erdiren olaydır.


Sevgili arkadaşım NesTal beni mutlu etmiş...

Öncelikle kendimi nasıl mutlu ederim diye düşünürken , aklıma geldi yazarken:))

-Bir fincan köpüklü türk kahvesi...

-Kendime çiçek almak..(mademki alan yok ben alırım; hiç dert değil)

-Keyifliyken temizlik yapmak..

-Blog deryasına dalmak ve

-Kurslarım ; beni çok motive ettiniz..

-Kendime bakım yapmak ..cilt maskeleri, kokulu kremler sürünmek..

-Hediye alıp vermek..(bedeli ne olursa olsun çok değerlidir)

-Deniz...(yaz gelsin artıkkkkkkkkkkk)

-Oynamak ; oyun havaları beni mutlu ediyor yaa şakkudu şakkudu oynarım:)(şu an kolbastı oyunlarını iyice takipteyim mutlaka yapmam lazım çatlarım)
Taklit yapma özelliğim vardır ..Özellikle komedyen sanatçıları ve hareketleri taklit edebilirim..ve çevremdeki insanlara aniden yapar ve onları mutlu ederim...mimiklerim kuvvetlidir..

-Hayal kurmak..(malesef hayal kuruyorum )


-Tipik ikizler burcu kadınıyım...küçükle küçük, büyükle büyük, harbi,dürüst,geveze,karşısındakinide iyi dinleyen, komik, mabetçi ( dayımın torunu var 5 yaşında bana mabetçi kadın der beni çok sever..) her topluma giren ve aranan,toplumda eksikliği hissedilen, neşeli, heyecanlı ,capcanlı, hamarat ...ve çok güzellll (ay utandım şimdi)...

ufacık şeyler beni çok mutlu eder..işte bendeniz...sevilen ,seven ,sayılan ,sayan bir bayan..

ama baymayan bayan:))

Şimdi bende sizleri mutlu etmek için mimliyorum (hihihi)yakaladım..

kendimi bulmam lazım,bir beyaz mendil,ablam virgo hadi bakalım...

21 Mart 2009 Cumartesi

OYLAR PAŞAYA...

EVET OYLAR PAŞAYA...HER İSTEDİĞİMİZ OLACAKMIŞ ?
ŞAKA BİR YANA...
Canımızı sıkan bir durum var...
Seçime girecek siyasi partilerin görüntü kirliliği yapmama konusunda duyarlı olması gerektiğini ifade eden kişi aksi durumda tatile gelen turistlere karşı komik hale düşüleceğini kaydetti...

Ne kadar güzel bakın turistlerimizi düşünenler var; bizim görüşlerimiz bizim gördüğümüz görüntü hiç önemli değil..Ağaçlarımız, evlerimiz gözükmüyor yahu; bir tanesine bile sanki bakıyorsak...harcanan tonlarca kağıt ve poşet artıkları dünyayı kirletmek adına yapılan her türlü faaliyetler..ne yazık ki bu duruma üzülüyoruz...

18 Mart 2009 Çarşamba

HİKAYE...İNSANLIK DERSİ..


Çanakkale Savaşlar'ında savaşıp, bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
"Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsiniz.Hiç unutmam.Savaş sahasında döğüş bitmişti.Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zaliyat vermişlerdi.Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi göleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu.
Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:
- Niçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
"Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı.Birşeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı.Benim ise kimsem yok.İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün".
Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım.Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı.O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettim.Çünkü, Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutan ot tıkamıştı.Az sonra ikisi de öldüler..."

Fransız Generali BRIDGES Çanakkale Savaşları komutanı.

15 Mart 2009 Pazar

LAKAP MİMİYMİŞ....


Sevgili neso lakaplı arkadaşım mimlemiş...Küçükken nesonun abisi ve diğer kankardeşim Güldiş derlerdi...Lisedeyken sıra arkadaşım ismime lakap uyduracak ya Guldenburgların mirası diye bir dizi vardı; ne alakaysa Guldenburg derdi..İsmime yakın bir lakap bulamadılar gitti.Babamda hep pembe panter derdi.

Sonradan Tatlı bela, Gül, gülüm, dünya tatlısı ve cadaloz oldum.

Ama en çok sevdiğim lakap ANNE lakabıdır..güzel anne, cici anne, dünyanın en güzel annesi:p lakaplarıda bir başka..
Ah bu arada daha önceden okuduğun kitabın 161.sayfasının bilmem kaçıncı satırı mimi vardı...onuda yazayım.Kardeşim GeCenin okumak için verdiği Yedi Tepe Anadolu adlı kitabı okuyorum.Kendi sitesinde bu kitapdan bahsetmişti.Evet 161,ci sayfasındaki satırlara baktım çok karışık; hoşuma giden bir satırı yazayım.Ay ve yıldız şeklindeki ilk bayrağın 2000 yıl önceki bir Anadolu Krallığında kullanıldığını görüyoruz.
Geriye kalan mim sevdiğim köşeler mimi resimler hazır pc ye oturma fırsatı bulduğum an (inş. yarın) yayınlarım. Sanki bir tane daha mim vardı ama hatırlarsam onuda yazarım...


Bende mutlu çocuklar,vodoo,ayça' yı lakap törenine davet ediyorum...

12 Mart 2009 Perşembe

NE ZAMAN ESKİYOR SEVGİLER‏








Ne zaman eskiyor sevgiler



Ödenen bedellerin acısı geçince mi? Yağmur yağıyor,mutfak camındayım Nasıl üşüdüğümü bilemezsin. Menekşelerim çiçek vermiyor artık anne. Söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama... Şimdi telefon açsam sana,sesini duymak da yetmiyor ki. Hep aynı cümleler; ''Babamlar nasıl, ilacını aldın mı?'' Nedenini bilmediğim bir ağlamak var içimde. Bir yerlere sığdıramıyorum yüreğimi. Bazen mutfakta dalıp giderdin yemek yaparken, Tahta kaşıkla tencerenin başında öylece ne düşünürdün acaba? Özlemek çok fena anne. Anlamak seni ; daha da fena... Omuzlarım ağrıyarak uyanıyorum sabahları. Benim oğlumun omuzlarımı ovmasına daha çok var. Gittikçe sana mı benziyorum ben, ya da '' Annenin kaderi kıza ''dedikleri doğru mu? '' Baban eskitir her şeyi kızım'' demiştin bi kez, Anlamamışım meğer, eskiyormuş anneciğim. Omzunu ovacak kalmıyormuş meğer aynı evin içinde. Şimdi duysan bunları ne üzülürsün; mutsuz mu kızım diye, Çoktan kendinden vazgeçmiş bir sesle. Mutsuz değilim de anne, Yağmura ve mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum. Evimi topluyor, toz alıyor, patlıcan kızartıyor, Televizyon seyrediyor, akşam çalan kapıyı açıyorum Açtığımı gören olmuyor. Pişirdiğim yeniyor da, güzel olmuş denmiyor. Çay demleniyor, demleniyor, demleniyor... Kederim mutfağımın her yerine yerleşiyor. Ah nasıl eskiyor her şey anne, nasıl eskiyor. Eskilerimi de atmaya kıyamıyorum. Seni çok özlüyorum... Bana yasakladığın bahçeler, sana da mı uzaktı hep? Gidemeyişine ağladın mı sende? Ne zaman eskiyor sevgiler? Ödenen bedellerin acısı geçince mi? İşte böyle, Kalbimde bir acı. Şarkılar seni söyler...




10 Mart 2009 Salı

BÜYÜYEN ÇOCUKLAR...


Mutlu çocukların annesi sevgili Ayşe ; beni mimleyeli çok oldu ama ancak yazma fırsatı buldum..Mim çocuklarımızın büyüdüğünü anlatınız...Ben yazana kadar paşam daha da büyüdü:))


Yazacak o kadar çok şey varki ama kısa geçmeye çalışıcam çünkü bebekliği ve büyümesi bu sitede genişçe yeraldı...


Paşa ; çok akıllı ve zeki bir çocuk ani ve gergin ortamlarda durumu idare edebiliyor.En çok da kim haklı kim haksız ayırımını yapıyor ve haklı olan kişiyi de savunuyor..( genelde anasını savunur ne kadar da doğruymuşum:p.)

Aklımızın köşesinden bile geçmeyen bitmek bilmeyen ilginç soruları; bakın yine sorulardan birkaçı;

-Limonların çekirdekleri neden var ?

-Cücelerin boyu neden kısa ?

-Hayvan satılan yerlerde kelebek satarlarmı? (bizim eve yakın yerde kuş ve köpek satılan yer var orayı kastediyor)

-Midyeler doğurmu? İnci nasıl doğurur?

-Uçaklar neden ön tarafı kalkık olarak inerler?

Bunlara da elimden geldiğince yanıt verdim ..şu anda 6.5 yaşında olan paşa çok çok önceden başlayan bu tarz sorularıyla beni iyice bunalttı:..

Okumaya başlamasıyla pek çok kitap okuyan paşa öğrendikçe daha çok sorular sormaya başladı ..GeCe teyzesinin aldığı çeşit çeşit kitapları okuyor ve bitinnce sipariş veriyor..

Geçenlerde dedesi ona 10 ytl harçlık göndermişti. (harçlık verenleri çok sağolsunlar) Kumbarasına koyarken kendi kendine söyleniyordu..Yaa keşke 200 ytl verseymiş...:))) paşamı az değil yani paraları çoktan öğrendi en büyük parayı biliyor.
Okulu bırakmak isteyen paşanın mazereti ; okumayı ve yazmayı öğrenmişmiş...neyseki o konuyu da hallettik..

Artık uçakların sık düşmesiyle uçaklardan korkmaya başladı...Asla uçağa binmiycem diyor..Her ne kadar en güvenli seyahatlerin uçakla olduğunu söylesek de; ama uçak düştünmü kesin ölürsün, araba kazasında ölmeyebilirsin diye cevap veriyor. Peki küçükken uçaklara çok bindin?

Cevap: o zaman küçüktüm uçakların düştüğünü bilmiyordum...
.Dünyaya gelen; yiyecek ekmeği olan büyüyor , ne kadar da büyüselerde ben onu hala bebek gibi görüyor ve her öpüşümde koklayarak öpüyorum..Onun kokusu en pahalı parfüm kokularından bile güzel ve değerlidir..Allah herkesin evladını bağışlasın ve onları hayırlı evlat olmalarını nasip etsin..

.Seni çok seviyorum gözümün bebeği...

Bende Gelin Ayşe ve Virgo yu mimliyorum...

8 Mart 2009 Pazar

ŞİİR: EFENDİMİZ DOĞDUĞU GÜN


Efendimiz doğduğu gün
Putlar devrildi yüz üstü
Efendimiz doğduğu gün
Yıkıldı tağutun büstü
Efendimiz doğduğu gün
Hemen secdeye eğildi
Ben peygamberim dedi
Sünnet edilmiş görüldü
Efendimiz doğduğu gün
Kâinat nur ile doldu
Şeytanlar sararıp soldu
Çok garip olaylar oldu
Efendimiz doğduğu gün
Kurumuştu Save gölü
Bin yıl yanan ateş söndü
Kâfirler şaşkına döndü
Efendimiz doğduğu gün
Büyücüler âciz kaldı
Sihrini yapamaz oldu
Kisra’nın köşkü yıkıldı
Efendimiz doğduğu gün


NOT:Şiir alıntıdır...

Bin damla serpilsin yüregine, bin tatli mutluluk dolsun günlerine, bin bir hayalin gerçekleri bulsun, her türlü dualarin kabul olsun, kandilin mübarek olsun...

7 Mart 2009 Cumartesi

FIKRA: 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Dünya kadınlar gününde bir çok ülkeden kadının katıldığı Dünya Kadın Örgütü toplanmış. Kararlar alıyorlar. Kadınları kimse ezemez. Herkes eşittir vs. Bundan sonra kendimizi ezdirmeyeceğiz kocalarımızın isteklerini yerine getirmeyeceğiz demişler. Sonuçlarını da gelecek sene tekrar toplanıp değerlendirmek üzere kongreyi bitirmişler. Aradan 1 sene geçmiş. Tekrar toplanmışlar. Sonuçları değerlendiriyorlar.Önce

İtalyan kadın söz almış;-Eve ilk gittiğimde kocam benden yemek yapmamı istedi, bende bundan sonra yemek yapmayacağımı kendisinin yemek yapması gerektiğini söyledim.1. gün bişey göremedim,2. gün kendisine yemek yaptı,3. gün bana da yemek yaptı o günden beri evde yemeği kocam yapıyor.

Sıra Alman kadına gelmiş;-İlk gün eve gittim. Kocam benden elbiselerini yıkamamı istedi. Ben de ona bundan sonra temiz elbise giymek istiyorsa kendisinin yıkayacağını söyledim.1. gün bişey göremedim,2. gün kendisinin elbiselerini yıkadı,3. gün benimkileride yıkadı. O günden beri evdeki bütün elbiseleri yıkıyor.

Sıra bizim Türk kadına gelmiş;-İlk gün eve gittim. Kocam bulaşıkları yıkamamı istedi. Bende ona bundan sonra temiz tabakta yemek yemek istiyorsa bulaşıkları yıkaması gerektiğini söyledim.1. gün bişey göremedim,2. gün bişey göremedim,3. gün gözümün birisi azcık açıldı görmeye başladım.


HERKESİN KADINLAR GÜNÜNÜ KUTLARIM

4 Mart 2009 Çarşamba

PİŞMİŞ KABAĞIN BANA ETTİKLERİ





Saat gecenin 01:00 suları paşamı uyuttum blogun başına geçtim...gözlerim yorgunluktan ağrıyor hemen yazıp çıkayım çünkü akşam ve bugün hiç giremedim.Yarın inş. girip ziyaretlere devam edeceğim...

Önceki yazımı okuyanlar bilirler dün kabak tatlısı yapacaktım;şekerim az olduğu için demlenmeye kalmışlardı. Dün kursa giderken balık pişirecektim geç kaldığım için eşime devrettim..(fırında yapmak istediğim halde yaptırtmadı kızartacakmış) Ben evde balık kokusundan nefret ederim. Evi havalandır deyip çıktım. 20,30 sularında Muhasebe kursundan gelirken kabaklara şeker de aldım.Eve girdiğimde balık kokusu hala duruyordu...Çarçabuk yemeğimi yedikten sonra ilk işim mutfağı temizlemek oldu;fırını ,etraftaki fayansları; aspiratörüde 3 kez cifledim ancak koku gitti:))

Yarım saat sonra ödevlerimi yaparken kabaklarıda ocağa koydum; (tabii arada kontrolede gidiyordum.)

Birden ödevime dalmıştım kokular gelmeye başladı;mutfağa fırladığımda tencerenin kapağı kapanmış bütün şerbetlerini fışkırtıyordu.Ocağın ön gözüne koyduğumdan fırının önü, yerdeki halı ,fayanslar, yanındaki bulaşık makinesi, ve ocağın üstü komple şerbet olmuştu...(ağda gibi) Hemen eşime seslendim kapağı senmi kapadın diye? evet dedi...Bir çığlık attım kaynanam da bizdeydi ; o bir bez alıp halıyı ve yerleri silerkene ben de fırını köpürtüp yıkadım...fırınım ömrümde ilk defa bu kadar temizlenmişti:))).

23.00 den sonra yemek ve pilav pişirdim; ertesi gün iki kursum vardı ve yemek hazır olmalıydı.Kabaklar nihayet pişmişti ve kahvemi yapıp oturtum...saat 24.00 u geçmişti ah bu arada da paşamın derslerini de yaptık..Resimleri çekme ve pc ye aktarma faslı bittiğinde bende bitmiştim..bu sabah yataktan zorla kalktım...paşanın kalan dersi, kahvaltı faslı ,okula ve kurslara hazırlık derken çıkış saati geldi ve yine bloga yazamadım...Şu anda saat 01:30 suları ve yazma fırsatı buldum yarın görüşmek üzere iyi geceler diyorum...
NOT:Resimlerim amatörce kusuruma bakmayın...sevgili NesTal için çektim:))

2 Mart 2009 Pazartesi

HİÇ PUDRA ŞEKERLİ KAHVE OLURMU

Annelerimizden gördüğümüz kadarıyla;kabak tatlısı yapmak için kabakların üzerine şekeri akşamdan döküp dinlenmeye bırakmalarıydı.
Bir gün komşumla konuşuyorduk kabak tatlısı hakkında dediki; ben kabakların üstüne şekeri sabahtan basar fazla bekletmem kaynatırım ...
Aman sende ben yine hiç bekletmem ki direkt şekeri döker pişiririm::)))dedim.Ah birkaç tanede karanfil atarım içine süper oluyor...ay sende benden betermişin dedi ve bastık kahkahayı:))

İşte bugün yine kabak tatlısı yapıcaktım mutfağa girdim.Baktım fazla şeker kalmamış hepsini döktüm.Ama yetmeyecek tekrar şeker almam lazım...haliyle kabaklarda şekerle demlenmeye kaldı((((BEKLESİNLER..

Az evvel kahve krizim tuttu:) baktım tek tane bile şeker yooookk eyvah küp şekerlerde bitmiş (erzak dolabımda var sanıyordum)...

Bende çare tükenmez dolapta pudra şekeri bana gülümsedi bende ona gülümsedim..ve kahve yapmak için cezveye bir kaşık attım. Kahve cezvesinden gözümü alamadım sanki önemli bir deney yaparmışım gibi hissettim kendimi:)

Kahve bol köpüklü nefis olmuştu ve afiyetle içtim..

MUTLAKA DENEYİN:))

NOT: Bu arada resim çekmeye uğraşamadım kahvem soğumasın krizim tutmuştu:))

1 Mart 2009 Pazar

SOBE Yİ UNUTMUŞUM:):

Çocukluk miminde sobelebeyi unutmuşum ..hop Virgo ; kaçma Nes Tal sende yaz hadi kocasının çinekopu Ceydanın Bahçesi haydi siz ebesiniz..